Erin Blogger

    Demli, tavşankanı bir çay eşliğinde yazıyorum sana bu satırları. Fonda güzel bir şarkı..   Güzelmiş, çirkinmiş ne fark eder?   Şarkıda da geçtiği gibi senelerce huyun iyi olsun diye dualar ettim sürekli. Güzelliğin pek de mühim değildi. Rüyaların tersi çıkar diye bilirdim ben duaların değil ki. Dışarıdan görenler boyu boyuna kısmında haklıydılar ya huyu huyuna kısmı nasıldı, fikirleri var mıydı ki? Onları da etkilemişsin yapmacık samimiyetinle. Keşke tosuncuğun yaptığı iç gösteren gözlüklerden alsaymışım zamanında. Senin kadar dolandıramazdı beni mutlaka. Zira aşk mağduru olmak Çiftlikbank mağduru olmaktan daha feci.    Aslında son çaremmişsin gibi sana tutunan bende tüm kabahati bu adına “aşk” denilen yaşantımızın. Tırnak içinde yazdığıma iyi bak onu çok arayacaksın. Sevdim ama sevildim mi? Bilemiyorum. Seninleyken bilemediğim, kavrayamadığım onca şey gibi. Ama helal olsun ara ara inanır gibi oldum sevildiğime, gözümü nasıl körelttin nasıl da tozp...

Saf, temiz, sadık, muntazam bir adamdı bizim Soner. Yani seni alan kız yaşadı tipler vardır ya hani tam öyleydi işte. Okurdu epey okur. Dosto babanın Karamazov   Biraderleri'ni 2 günde bitirmişliği var mesela öyle okur. Öyle fazla da hoplamaz zıplamaz, domestik, kendini yetiştirmiş kültürlü biri. Ama işte herkesi kendisi gibi sandı ya orda başladı burukluğu.    Takıldığı yerler de   belliydi zaten pek farklı yerlerde dolaşmazdı ama gittiği her faklı yeri check-in arşivine eklemeye bayılırdı. İşte burukluğuna götüren son da   böyle yeni yeni gitmeye başladığı bir   mekanda O'nu görmesiyle başladı. İlk gün Soner'e normal müşteri gibi davrandı olması gerektiği gibi masasına sadece   bir kere geldi siparişini aldı. İkinci gün Soner yine ordaydı pek yeni yerleri sevmezdi ama deniz kenarında güzel bir yerdi serindide. O yine ordaydı sipariş almaya geldi gülümsedi, göğsünde parlayan isimliği gözünü aldı bizim Soner'in. Gamze Kelli yazıyordu. Soyadının tuh...